19 Haziran 2015 Cuma

"RAMAZAN SİZİ BULDUĞU GİBİ BIRAKMAZ"

Elhamdulillah geldi evlerimizin aziz misafiri, başlarımızın tacı, gözümüzün nuru, 11 ayın sultanı Şehr-i Ramazan :) Son bir kaç haftamız bu sebeple yoğun geçti, malum bizler sağlam hazırlanırız mübareği karşılarken. Alışverişler yapılır, iftariyelikler alınır vs...En son gün mantı bile yapıp dondurucuya koyduk ki hazır olsun bir kenarda diye. Ne yalan söyleyeyim heyecanla da karşıladım. Daha başındayız ama şimdiden biteceği zamanı ve üzüleceğimi düşünüyorum. Çünkü bolluk bereket ayı. Tabiri caizse bir kaşık yemek bir tencere oluyor. Bir tabak, kaç kişiyi doyuruyor.O yüzden paylaşma, yokluğu bile bölüşme ayı. Yoktan var edene şükürler olsun ki tekrar, bir sene daha bu güzelliği yaşıyoruz.
Bana da bunları yazmak yeni iş yerimde nasip oldu. Bir şey katıyor mu bilmem ama biraz dinlenmeme olanak tanıyan bir işim var şimdilik. Baba mesleğine inat bütün gün oturduğum :) Yollar aşıp geliyorum, geç saatlerde dönüyorum. O yüzden son bir aydır hiç dışarı çıkamıyorum, keyifli birşeyler yapamıyorum. Ee ramazanda zaten aklı olan çıkmaz diyerekten bir ayı daha evde oturarak geçireceğiz, olsun.
Bu sabah nerede gördüğümü bir türlü hatırlamadığım güzel cümleyle karşılaştım. Doğru değil mi, ramazan bizi bulduğu gibi bırakır mı hiç? Oruç gibi bir kalkanın arkasında, ağzımızı açma mecali yokken dilimizi tutma fırsatı yakalamışken, sükunete bürünmüşken hemde bir cuma günü, bu kalpler yumuşayıp yumuşayıp pamuk gibi olmaz mı? Olur, ama inşallah daim olur bu hisler bizde. Merhamet etmeyene merhamet edilmez, unutmadan yaşarız inşallah şu fani ömrümüzü.
Böyle mübarek ayda lüzumsuz şeyden laf söz etmek de olmazdı hani, Ramazan hürmet ister :) Kalbimizden huzur, dilimizden şükür, soframızdan bereket ve neşe eksik olmasın. Dünya malına düşkünlük, cimrilik ve aşırı hırs bizden ırak, sevdiklerimiz yakın, tüm müslümanlar afiyette olsun. Bu da cuma duası olarak bir köşede bulunsun :)
Ey Ramazan, sen beni bulduğun gibi bırakma, amin...

5 Haziran 2015 Cuma

SÜRÜCÜLÜK DENEYİMLERİMİZ

Koltuğa ilk oturduğumda bir heyecan, bir telaş bende…Rahat ama tehlikeli geldi biraz. Burada oturduğum sürece sakin, dikkatli ve olabildiğince mantıklı davranmalıydım kişiliğimin aksine. Ben daha tez canlı, hareketli ve tabi ki duygusalım. Ama “yapıcam, olucak neyi başaramadım ki” dedim. Gerçekten özgüveni sıfır biri olarak bunu içimden kimse duymadan tekrarladım. İlk o koltuğa oturduğumda bu boyla oraya nekadar küçük geldiğimi etrafımdaki herkes teker teker çarptı yüzüme. Evet dedim, daha önce hiç denemedim biraz ufak kaldım ama her şeyin bir çaresi vardır. Hayatta çözüm odaklı olmak her zaman bir avantajdır. Arkama yaslandım, koltuğa küçük gelince bu iş zor oldu. Yastık koyduk ama yaslandım, şöyle bir havaya girdim ve…

Bahsettiğim koltuk sürücü koltuğu. Hayatımda ilk kez sürücü kursunun aracında denedim ve ayaklarımın gaz-fren-debriyaj üçlüsüne uzanmadığını fark ettim. Daha önce kendimi sürücü koltuğunda hayal bile etmemiştim, hep onun yanında ki ön koltuktaydı gözüm. Hocamda bana neden hazırlıklı gelmediğimi sordu. Bende ona ilk kez şoförlük yapacağımı söyledim. Kabanımı katlayıp arkama koydum ve kontağı çevirdim…


Bilenlere basit bir hikaye gibi gelecek ama araç kullanmayı öğrenmek benim için çok önemli süreçti. Zordu ama çok keyifliydi. Haftalarca derslere gidip yazılıyı 90’la geçtik biz iki kardeş. Direksiyona başlayınca her şey değişti. Alıştığımın aksine bu sınavda kağıt-kalem-sayfalarca not-ezber yapma yok. El becerisi-kıvrak zeka-refleksleri yerinde kullanma ve buna benzer nice özellik gerekiyor. 6 saatlik kurs yetmeyince 4 saatte ek ders aldım. Eee sınavada dünya para vermişiz, kalmayı kim göze alır. Yağmurlu soğuk bir günde girdik sınava kardeşceğizimle. Ben arkama koymak için elimde kocaman bir yastıkla, hem heyecandan hem soğuktan titrerken adımı söylediler. Araca yerleştim. O gece rüyamda emniyet kemerini takmayı unutuyordum. O yüzden önce kemerimi  bağladım. Herşeyi ayarladım derken araba bir türlü hareket etmedi. Debriyajdan ayağımı çekiyorum ama gitmiyoruz. Herkes beni beklerken yan tarafıma baktım ki vitesi 1’e almayı ve el frenini indirmeyi unutmuşum. Tabii ben kriz insanıyım. Hiç çaktırmadım ve dedim ki “biraz heyecan var ancak sakinleştim şimdi kalkabiliriz.” Yokuşta iki kez, ışıklarda akan trafikte bir kez stop ettirmeme rağmen güzel manevralarım, sakin olabilmem ve başarılı park edebilmem sayesinde sevgili heyet beni ilk denememde geçirdi. Akşama kadar midemde sancılarla bekledim bu haberi. Çok basit bir olay gibi görünse de ehliyet alma süreci komik ama bir o kadar da gerilimliydi benim için. Artık hangi makine alet varsa kullanırım, ben bile otomobil kullanmış insanım diyorum. Bu da bir özgüven getirdi hani.  Çok sevgili can dostum da aynı dönemde aldı benimle. O da park ederken kornaya basan, ama elinin kornada olduğunu fark etmeyip “ kim bu kornaya basan sabırsız” diye söylenen bir şoför. Gözümden yaş gelene kadar gülmüştüm dinlediğimde. Ama o da başarısını kanıtladı ve aldı ehliyetini. Bizler için unutulmaz, hatta blog yazmaya bile konu olacak kadar önemli bir başarı diyelim ve bitirelim J Bu arada eğlenebilmek adına paylaştığımız şeyler, hemcinslerimize moral olsun diye. Biz bu dalga geçmelere rağmen başarmışız unutmayın :)
Allah kazasız belasız günlerde kullandırsın her birimize. Amin.