Zengin bir baba küçük oğlunu
insanların ne kadar fakir olabileceğini
göstermek için bir köye götürdü. Çok fakir bir aile, çiftliğinde baba ve oğlunu
bir gün bir gece boyunca ağırladı.
Yolculuktan dönerken baba
oğluna sordu;
- İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?
- Evet! Gördüm baba.
- Ne öğrendin peki? Anlat
bakalım.
Oğlu cevap verdi ;
- Bizim evde bir köpeğimiz var,
onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var,
onlarınsa sonu olmayan bir dereleri.
Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları.
Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar.
Oğlu sözünü bitirdiğinde babası
söyleyecek bir şey bulamadı. Oğlu devam etti;
- Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için teşekkür
ederim baba!
Bir radyo programında dinlemiştim bu kısa hikayeyi. Böyle ütopik hikayeler biraz düşündürüyor bizleri. Hep daha fazlasını isterken mutsuzluğumuzu yatıştırmaya çabalıyoruz. Eksik kalmaya tahammülümüz yok. Daha kötüsü yaşarken, bunları tartıp düşünmeye vakit bulamıyoruz. Hep elde etme gayreti...
Sınav dönemi bunca telaşın içinde böyle düşünmek kolay değil elbette. Fakat mutsuzsanız ve bir neden arıyorsanız önce içinize dönüp bakmak gerekiyor. Fakir bir baba ve oldukça zengin olan oğlunun anlatıldığı hikayedeki gibi. Unutmamak gerek, en iyi terapi insanın kendi içine yaptığı yolculuk oluyor. Sığ düşünmekten uzak, hayatın her rengine yakın yaşayabilmek gayretiyle...