27 Mayıs 2014 Salı

MEZUN ADAYI BİR ÖĞRENCİNİN RUH HALİ

Dünya aynı yönde dönüp durdukça hayatın koşturmacası yaşımız, statümüz ne olursa olsun bitmeyecek. İnsan ; her zaman, herkesin dediği gibi ümidiyle yaşar. Peşinde kosturduğumuz hayat bize iyi veya kötü ne getirirse getirsin beklentilerimiz devam eder. Bazen küseriz. Hayata küseriz. Ama öyle çok arabesk değil. İki çocuk gibi. Karşı karşıya oturup "küstüm oynamıyorum" diyen iki küçük can gibi. Az sonra barışıp herseyi tamamen unutucaklarını  bile bile. Bir kırgınlık belirterek sadece. Bu hayattan kopup gitmek değil, değilmiş. Belki tam da şuan anladım. Bu hissi başka hiç bir zaman anlatamayacaktım. Bu, kırgınlığımızı hayata gösterip, sessiz kalarak sakinleşme dönemi. Kendimizi bir silgiyle silip yok edip, sonra yenilenen bir ruh haliyle geri dönüşü yaşamak demek. Yeniden barışmak demek hayatla. Aynı küçük çocukların yaptığı gibi. Geçici dargınlıklar, kızgınlıklar... Çünkü yaşamaya dair, ileriye dair daha çoook umudumuz var. Beklentimiz var. Hayata, istediklerimizi vermesi için bir uyarı bu. Hoş, verse de vermese de biz hem küsüp hem barışmaya devam edeceğiz. Planlar yapmaya, onların bozulmasına, "belki" deyip tekrar dört elle sarılmaya... Nefes aldığımız ve içimizdeki çocuğu yaşattığımız sürece ümitlerimiz her dem taze kalacak. Bu pozitif olmak değil. Var olana pozitif bakmak. Bardağın boş olan tarafını görmemek.

Duygularımız, maneviyatımız o kadar yoğun ve karmaşık ki... Neye ihtiyacımız varsa onlardan konuşup duruyoruz. Mesela benim iyi bir terapiye ihtiyacım var, belli. Anlatıp durdum hem dertleri, hem de çareyi :) Şimdi icra ettiğim baba mesleğini de, okuyup bitirdiğim ama yerine getiremediğim kendi işimi de, Allah'ın bana lutfettiklerini de herşeyiyle seviyorum. Bir değişimle geçtiğim karşı kıyıdan, herkese el sallıyorum. Selam sana yanlışlarla geçen seneler, yaşamadığımı düşündüğüm çocukluğum, hızlı geçen gençliğim, her daim ümitle beklediğim geleceğim. Şimdi "anı" yaşıyorum, hepiniz yerinizde kalın. Giderek güçlendirmeye çalıştığım özgüven ve cesaret emarelerim; size de merhaba :) Benimle birlikte olması gerekenler yanımda, gözümüz ufukta, herşeyin hayırlısını istemeye devam ediyoruz.

26 Mayıs 2014 Pazartesi

ACILARIMIZ, KAYIPLARIMIZ, KAYBETTİĞİMİZ İNSANLIĞIMIZ

Son zamanlarda birşeylere gülümserken uzuuun uzun düşünür olduk. Memleketimizde yaşanan onca cinayet, yok olup giden masum canlar.. Hele ki çocuklar kanayan yaramız oldu. Derken bir maden faciası.. Soma'da yaşanan can pazarı. Boğazımız düğüm düğüm izledik dinledik haberlerini hayatını kaybeden ekmek parası peşindeki işçi abilerimizin... Mısır'da Suriye'de de yapılan katliamlar, yok olan günahsız canlar diğer yandan içimizi acıtıyor... Sayarak bitirebilir miyiz acılarımızı kederlerimizi bilemedim. Dualar, bütün bu ölümlerin, yıkımın, savaşın,zulmün sona ermesi için başlayıp bitiyor artık. Takdir-i İlahi... Bunu unutmamak gerek ama bu da sıradanlaşıyor. Hatta canı yananlar için dua etmek bir rutin haline geliyor, yüreğimizi yeterince sızlatamıyor. Çünkü biz merhameti olmayanları görerek, işiterek, örnek alıp taklit ederek onlar gibi olmaya başladık. Vicdanımızı kaybediyoruz. Yüreğimizde çoğalacak sevgimizide, insanlığımızıda... Çok yakın zamanda terör olaylarının sona ermesi nefes aldırmışken daha da kötüye gittik;  hem ülke olarak hem dünya müslümanları olarak. Bunlara asla siyasal açıdan bakmamalı. Acının rengi, dili, siyaseti olmaz.Fakat bahsettiğimiz bütün bu olaylar ve insani duygular maneviyatımızla, haksız yere ölen her insanın hesabını bizim de vereceğimiz ebedi hayatımızla alakalı. Bu yüzden dilimizden gelen tek çare dualarımız. Gücümüzün yetmediğine sonsuz güç sahibinden deva istemek ve beklemek...

KARINCANIN DA DEDİĞİ GİBİ HANGİ TARAFTA OLDUĞUM BELLİ OLSUN.


Bu arada bahsetmek istediğim kısa bir not vardı. Minnet kelimesinin aslen Arapça kökenli olduğunu ve aslında bizde ki anlamıyla aynı olmadığını öğrendim. Bizde yapılan iyiliğe karşı duyulan şükran anlamında minnet... Asıl manası ise yapılan iyiliği yüze vurmak, başa kakmak. Aradaki tıilişkinin adını koyamadım. tam bir tezatlık yok, aynı anlamda zaten değiller fakat anlatılması güç bir ilişki var iki mana arasında. Kullandığımız haliyle minnet benim için önemli bir duygu. Her işimi kendim görmeye alıştığımdandır ki kimden yardım alsam kendimi borçlu hissediyorum.Bunu nasıl ödemeliyim diye düşünürken kimseden birşey istemenin bana göre olmadığını hatırlıyorum. Ama artık minnet duyulacak insanda az. Arada sırada yaptıkları "kıyakları" aylarca kafamıza kakıyorlar. Haliyle Arapça manada onlar bize minnettar oluyorlar, öyle değil mi? İşte böyle değişik birşey var ortada. Amacım dil bilgisi dersi vermek değil elbet, etrafınızda sizin minnet duyacağınız birileri kaldı mı onu düşündürmek. Nekadar güçlü olamaya çalışırsak çalışalım şunu en içten şekilde söylemeliyim, en güzel minnettarlık size verilen sevgiye karşı duyulandır.Herkes her işten karşılık beklesin kızarız, eleştiririz. Ama bize bizi çok seven, değer veren ve buna karşılık bekleyen güzel yürekli insanlar gelsin. Böyle minnettarlığa can kurban.