Maksat Muhabbet...
4 Haziran 2018 Pazartesi
YÜREKTEN MERHABA !
Gerçekten yürekten merhaba.
Elime kalem kağıt alıp karalamayalı, içimi açmayalı yıllar olmuş. Bir buçuk günde bitirdiğim 350 sayfalık bir kitabın ardından hatırladım bir zamanlar blog yazmakla meşgul olduğumu.
Köprünün altından akan sular etkili tabi bu ihmalkarlıkta. Hayatım başka bir şehirde hayal etmediğim şekilde geçiyor artık. Ailemden ayrı, yalnız başıma daha güçlü ayakta durabildiğim ve sevdiğim işlerle meşgul olduğum yeni sayfalar açtım aylar önce. En son kpss'den sonra mağdur olarak yazmışım, ne günlerdi diye anıyorum o zamanları.
İstanbul'dan uzak olmak biraz değişik. Yaşanmış olan her şeyden, tüm sevdiklerimden ayrı olmak demek. En önemli amacım fırsatım oldukça bir günlüğüne de olsa 12 saatlik yolu gelerek bir aile ziyareti yapmak oluyor son aylarda :) Ama burada da ailem olduğuna inandığım güzel arkadaşlarım oldu. Aynı oda da yaşadığımız, aynı yemeği bölüşüp sahur vakti kalkıp kıkır kıkır kahkahalarla yiyecek bir şeyler hazırladığımız, yeri geldiğinde kalorifer petekleri önünde salya sümük ağladığımız ve bence gerçekten de aile olduğumuz insanlarla birlikteyiz. Uyum sağladık o nedenle.
Burada olmanın en iyi yanlarından biri gezmek konusunda ki rahatlığımız bence. En yakın zamanda Kapadokya'ya yaptığımız plansız ve çılgınca bir gezi hakkında yazmak ve bolca fotoğraf paylaşmak istiyorum. Şimdi Ramazan ayında olduğumuz için sakiniz. Bayram haftası itibariyle çeşitli turlara katılma planlarını gerçekleştirmek istiyoruz. İnşallah sorunsuz bir şekilde başarabiliriz :)
Bu onca zaman sonra yaptığım bir girizgahtı sadece. Daha sık yazmak ve her şeyi paylaşmak istiyorum eskiden olduğu gibi. Evet artık görsel içerikler üretmek, videolarla hitap etmek çok daha popüler ama ben her zaman yazmayı, kalemle kağıtla sayfalarca kendimi ifade etmeyi daha fazla sevdim, her zaman da öyle olacak. Tekrar görüşmek üzere sevgili günlüğüm (:
İşte kısa sürede okuyup bitrdiğim kitabım. Hazirana yeni merhaba dedik ama...
17 Haziran 2016 Cuma
ÖZLEŞTİK...
29 Eylül 2015 Salı
MECBURİYETSİZLİK
Hayatı ne kadar ciddiye almalıyız diye canım arkadaşımla konuşuyorduk dün. Aklıma takıldı ben ne kadar ciddiye alıyorum diye. Fazlasıyla ! Umursamaz olmayı istedikçe ne çok şey takılıyor aklıma. Şöyle tam da kalbimin üzerine kocaman bir öküz oturuyor. midemde sancıyla bulantı arası garip bir şey. Aşktan değil hee o daha gelmedi :) ama geçmeyen pişmanlıklar, yapılan yanlışlar, yapılmayan doğrular, atılmayan adımlar falanlar filanlar... İşte öyle bunaltıyor. Heralde boş kafa boş işlere odaklanıyor napalım. Eee balık burcu kadını olmak zor arkadaşım, duygu yüklemesi bizde biraz fazla. Bunca fırtına içinde kendine güvenmeyen, kararsız ve tabiki henüz çocukluktan çıkıp "adamlık" sıfatını alamayanlarla uğraşamıyoruz, uğraşamıycaz. Onlar gidip az ötede oynayabilir mi?
Biraz seratonin denen hormonun fazlalaşmasına ihtiyacımız var özetle. Ya ama bütün düzenim uykusuzluk üzerine kurulmuşken, okadar boşluğa rağmen bir şey yapmaya vakit bulamıyorken neyapabilirim? Sanırım biraz rahat ve umursamaz olmaya daha çok çaba göstermem gerek. Hele ki kpss sürecine girmiş ve kazanmak konusunda ısrarlı bir aday olarak en iyisi bu olacak :) Dışarda hava harika, iki saattir kesintisiz yağmur yağıyor. Açık balkondan azıcık görüyorum dışarıyı, çayı kahveyi dizdim önüme yazıyorum, çiziyorum, düşünüyorum, toprak kokusunu alıyorum. Sanırım seratonin geldi ama ben yeni hissediyorum ;)
Ne şirin, tebessüme sebep bir kare <3
11 Temmuz 2015 Cumartesi
AMAÇSIZCA KONUŞMAK...
19 Haziran 2015 Cuma
"RAMAZAN SİZİ BULDUĞU GİBİ BIRAKMAZ"
Bana da bunları yazmak yeni iş yerimde nasip oldu. Bir şey katıyor mu bilmem ama biraz dinlenmeme olanak tanıyan bir işim var şimdilik. Baba mesleğine inat bütün gün oturduğum :) Yollar aşıp geliyorum, geç saatlerde dönüyorum. O yüzden son bir aydır hiç dışarı çıkamıyorum, keyifli birşeyler yapamıyorum. Ee ramazanda zaten aklı olan çıkmaz diyerekten bir ayı daha evde oturarak geçireceğiz, olsun.
Bu sabah nerede gördüğümü bir türlü hatırlamadığım güzel cümleyle karşılaştım. Doğru değil mi, ramazan bizi bulduğu gibi bırakır mı hiç? Oruç gibi bir kalkanın arkasında, ağzımızı açma mecali yokken dilimizi tutma fırsatı yakalamışken, sükunete bürünmüşken hemde bir cuma günü, bu kalpler yumuşayıp yumuşayıp pamuk gibi olmaz mı? Olur, ama inşallah daim olur bu hisler bizde. Merhamet etmeyene merhamet edilmez, unutmadan yaşarız inşallah şu fani ömrümüzü.
Böyle mübarek ayda lüzumsuz şeyden laf söz etmek de olmazdı hani, Ramazan hürmet ister :) Kalbimizden huzur, dilimizden şükür, soframızdan bereket ve neşe eksik olmasın. Dünya malına düşkünlük, cimrilik ve aşırı hırs bizden ırak, sevdiklerimiz yakın, tüm müslümanlar afiyette olsun. Bu da cuma duası olarak bir köşede bulunsun :)
5 Haziran 2015 Cuma
SÜRÜCÜLÜK DENEYİMLERİMİZ

5 Nisan 2015 Pazar
STRESTEN UZAK, KEYFE YAKIN
İnsanın sosyalleşecek tek bir günü olmasın ! Ne yapacağını şaşırıyor. Ben bugünümü yakışıklı kardeşime ayırdım. Ne yapsak ne yapsak dedik, tiyatroya gitmeye karar verdik. İstanbul Şehir Tiyatroları çalışmış, çalışmaya devam ediyor. Çocuk oyunlarında Alaaddin'in Sihirli Lambası bizim yaşımıza uygundu, onu seçtik. Yakın olması sebebiyle Sadabad Sahnesi'ne yollandık ama Kağıthane'nin bize ters bir yer olduğunu bugün bi daha anladım. Efendim, yaşı kaç olursa olsun yola bir çocukla çıkıyorsanız (ki bizimki on yaşında) çantanıza yedek giysi, su, atıştırmalık vb... doldurursunuz. Bide o çantayla Kağıthane yokuşlarını tırmanırsanız vay gele başınıza. Neyse ama çektiklerimize değdi. Oyun bir çocuk oyunundan fazlasıydı. Bol müzikli ve benim bile kahkalarıma sebep olacak kadar da eğlenceliydi. Alaaddin karakteri sesi harika bir tiyatrocu tarafından oynanıyor. Verilen mesaj tamda bizim oğlanın yaşına, hayat anlayışına uygun, bu da elbette önemliydi. Ayrıca hatrı sayılır bir seyirci salonu doldurmuştu. Minikler kadar ebeveynler de ilgiyle seyrettiler. Zaten oyun öncesi güzel bir uyarı da aldık. " Lütfen oyun süresince cep telefonlarınızı kapatın, hatta onları bir saatliğine unutun" dedi dış ses. Uyarıya da ayrı bayıldım. Sessiz ve ilgiyle izledik, güldük, eğlendik diyelim özetle. Günün kalanı bol hareketle ve sporla geçti. Bizim çocuk -yada delikanlı mı demeli bilemedim- bütün hafta okul, ders, tablet derken otur otur sıkıldı koca kış. Dışarıda güzel havayı bulunca koştu, coştu, kabına sığamadı. Bütün enerjiyi attı, bir okadarda moral depoladı. Onun yaşının gereği bunlardan keyif alması normal. Ben ise şuan kahve ve Ülker'in şu çok sevdiğim çikolataları eşliğinde yazı yazarak enerjiyi atıp, moral depoluyorum. Güzel bir kitap sözü okumuştum,şöyle diyordu : Bir çalgının telleri sürekli gerginse, akort bozulur. Sabahtan akşama kadar gerilen yaylar, okları aynı sertlikte atamazlar. İşte bu yüzden keyfi yerinde olmasa bile ışığın savaşçısı, hayatın küçük, sıradan şeylerinden zevk almaya çalışır.
Tam da beni anlatmış dedim, ışığın savaşçısı gibi hayal ettim kendimi. Hayatın sıradan ve saçma şeylerinden keyif alacağımız, keyfimizi azıcık daha düşüneceğimiz güzel günler dileğiyle...
Not : Yediğim, içtiğim hic bir şeyi paylaşmama ve paylaşılanları kınamama prensibim var. Yalnız bahsettiğim çikolata 25 kuruş değerinde, bir kaç lokmalık lezzettir. İsteyene büyük bir zevkle ısmarlanır, hemde kahve eşliğinde :)